باب: الجمعة
في القرى
والمدن.
11. Köylerde Ve Şehirlerde Cuma Namazı Kılmak
حدثنا
محمد بن
المثنى قال:
حدثنا أبو
عامر العقدي
قال: حدثنا
إبراهيم بن
طهمان، عن أبي
جمرة الضبعي،
عن ابن عباس
أنه قال: إن
أول جمعة
جمعت، بعد
جمعة في مسجد
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، في مسجد
عبد القيس،
بجواثى من
البحرين.
[-892-] İbn Abbâs (Radiyallahu anh)'dan nakledilmiştir: "Resûlullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in mescidinden sonra Cum'a namazı ilk olarak
Bahreyn'in Cuvâsâ köyündeki Abdü'l-kays mescidinde kılınmıştır.
Tekrar: 4371.
حدثنا
بشر بن محمد
قال: أخبرنا
عبد الله قال:
أخبرنا يونس،
عن الزهري
قال: أخبرنا
سالم بن عبد
الله، عن ابن
عمر رضي الله
عنهما: أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول: (كلكم
راع).وزاد
الليث: قال
يونس: كتب
زريق بن حكيم
إلى ابن شهاب،
وأنا معه
يومئذ بوادي
القرى: هل ترى
أن أجمع؟
وزريق عامل
على الأرض
يعملها،
وفيها جماعة
من السودان
وغيرهم،
وزريق يومئذ
على أيلة،
فكتب ابن شهاب،
وأنا أسمع،
بأمره أن
يجمع، يخبره:
أن سالما
حدثه: أن عبد
الله بن عمر
يقول: سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول:
(كلكم راع،
وكلكم مسؤول
عن رعيته،
الإمام راع
ومسؤول عن
رعيته،
والرجل راع في
أهله وهو
مسؤول عن رعيته،
والمرأة
راعية في بيت
زوجها
ومسؤولة عن رعيتها،
والخادم راع
في مال سيده
ومسؤول عن رعيته).
قال: وحسبت أن
قد قال:
(والرجل راع
في مال أبيه
ومسؤول عن
رعيته، وكلكم
راع ومسؤول عن
رعيته).
[-893-] İbn Ömer (r.a.)'den nakledilmiştir: "Resûlullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem Hepiniz çobansınız, buyurdu."
Leys İbn Sa'd şöyle bir ek bilgi vermiştir: "Yûnus İbn Yezîd
şöyle dedi: Rüzeyk İbnü'I-Hukeym İbn Şihâb'a - ki o sırada ben de onunla
birlikte idim - bir mektup yazarak, Cum'a namazını işi dolayısıyla bulunduğu
Vadi'l kura'da kıldırmasının caiz olup olmadığını sormuştu. Rüzeyk orada
arazilerin ekip biçilmesi için görevlendirilmişti ve maiyetindekilerle birlikte
çalışıyordu. Rüzeyk o günlerde Eyle'de (Kızıl
Denizin kuzeyinde bir köy) görevli bir memurdu. İbn Şihâb cevabî mektubu yazarken ben yine
oradaydım ve yazdıklarını duydum. Mektupta İbn Şihâb, Rüzeyk'e Cum'a namazını
kıldırmasını emrediyordu. Hatta delil olarak şu rivayeti zikretmişti:
"Salim bana Abdullah İbn Ömer'in şöyle dediğini haber verdi: Resûlullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu işittim: Hepiniz
yükümlülükleri olan birer çobansınız. Her biriniz himayeniz altında bulunan ve
bakmakla yükümlü olduğunuz kişilerden ve işlerden sorumlusunuz; Devlet başkanı
yönetici bir çobandır ve tebasmdan sorumludur, erkekler birer çobandır ve
eşlerinden sorumludur, kadınlar birer çobandır ve ailesindekilerden
sorumludur, hizmetçiler efendilerinin mallarını korumakla yükümlü birer
çobandır ve korumakla yükümlü oldukları mallardan sorumludur."
Hadisin ravilerinden Salim İbn Abdullah şöyle demiştir:
"Sanırım Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şunları da söyledi:
"Kişi babasının malını koruyup gözetmekle yükümlüdür ve bunlardan
sorumludur. Hepiniz yükümlülükleri olan birer çobansınız ve bakmakla yükümlü
olduğunuz kişilerden ve işlerden sorumlusunuz.
Tekrar: 2409, 2554, 2558, 2751, 5188, 5200 ve 7138
AÇIKLAMA: İmam Buhârî'nin kullandığı bu başlık Cuma
namazının köylerde değil sadece şehirlerde kılınabileceğini söyleyen
Hanefîler'in görüşlerine katılmadığını göstermektedir. Bir rivayete göre Hz.
Ömer Bahreynliler'e bir mektup yazarak nerede olurlarsa olsunlar Cuma namazını
kılmalarını emretmiştir. Bu rivayette herhangi bir ayrım söz konusu olmadığına
göre Cuma namazı hem şehirlerde hem de köylerde kılınabilecektir. Zira Hz.
Ömer'in sözü her iki yerleşim yerini de kapsamına almaktadır.
Beyhakî'nin Velîd İbn Müslim'den naklettiği bir rivayete göre
Velîd, Leys İbn Sa'd'a bu konuyu sormuş ve ondan şu cevabı almıştır:
"Cemaat oluşturacak kadar insanın bulunduğu her yerde ister köy olsun
İster şehir Cuma namazı kılınır; bu şekilde cemaat oluşturabilen kişilere Cuma
namazını kılmaları emredilir. Haddizatında Hz. Ömer ve Hz. Osman dönemlerinde
Mısır'da ve Mısır'ın güneyindeki köylerde yaşayan halk Cuma namazını kılardı.
Zira bu iki halifenin Cuma namazının kılınmasıyla ilgili emirleri vardı ve
Mısır'da yaşayan bir çok sahâbî onların emirlerine karşı çıkmamışlardı."
Abdürrezzâk'ın sahih bir senedle zikrettiği bir rivayete göre,
Abdullah İbn Ömer Mekke ile Medine arasındaki kaynak suları bulunan bölgelere
konan köylülerin Cuma namazını kıldıklarını görmüş ve bu durumu yadırgayıp da
onların Cuma namazı kılmalarına karşı çıkan hiç kimsenin bulunmadığını
belirtmiştir.
Bu konu hakkında görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Bir kural
olarak şunu bilmeliyiz ki, ashâb-ı kiram arasında herhangi bir görüş
ayrılığının bulunması durumunda merfû rivayetleri esas almak gerekmektedir.
Cuvâsâ köyü sakinleri ile ilgili rivayetten ilk bakışta anlaşılan açık anlam
şudur: Abdülkays mescidi cemaati Resûlullah'tan izin aldıktan sonra Cuma
namazını kılmaya başlamışlar ve O'nun emrine göre hareket etmişlerdir.
Zira; a. Ashâb-ı kiram Resûlullah
hayatta iken ibadetler başta olmak üzere şer'i konularda asla kendi başlarına
hareket etmezlerdi. Çünkü Resûl-i Ekrem'in hayatta olduğu dönem vahyin inmeye
devam ettiği dönemdir, b. Şayet köylerde
Cuma namazı kılmak caiz olmasaydı bu konuyla ilgili olarak âyet-i kerîme nazil
olur ve köylerde namaz kılanlar engellenirdi. Konuyla ilgili bu değerlendirme
Câbir İbn Abdullah ile Ebû Saîd el-Hudrî'nin azil (cinsel ilişkide dışarıya
boşalmak) uygulaması hakkındaki değerlendirmelerine benzemektedir. Onların
azille İlgili açıklamaları şöyledir: Azil caizdir, zira Kur'an'ın nazil olduğu
dönemde ashâb-ı kiram azil yapmıştır ve bununla ilgili herhangi bir yasak hükmü
gelmemiştir.
(Rüzeyk'in o dönemde Eyle'de görevli bir memur olması) Rüzeyk
Ömer İbn Abdülaziz tarafından görevlendirilmiş ve Eyle'ye memur olarak tayin
edilmişti, Anlaşıldığı kadarıyla Rüzeyk'in hakkında soru yönelttiği Vadi'l-kurâ
adlı yer Eyle'ye bağlı bir köydür. Zaten Rüzeyk Eyle'de Cuma namazı kıldırıp
kıldırama-yacağını sormamıştır. Zira Eyle o zamanlar surlarla çevrili büyük bir
şehirdir. Ancak şu anda Eyle şehri harabelerden ibarettir ve Mısır'dan gelen
hacıların mola yeridir. İbn Şihâb'ın Rüzeyk'e Cuma namazını kıldırmasını
emrettikten sonra zikrettiği hadisin konuyla ilgisini şu şekilde
açıklayabiliriz: Herhangi bir yere yönetici (emir) olarak atanan bir kimse
şer'i hükümlerin uygulanmasıyla yükümlüdür ve Cuma namazı da bu hükümler
kapsamındadır. Rüzeyk de arazilerin ıslahı ve ekilip biçilmesi için çalıştığı
Vâdi'l-kurâ'da yöre halkının emîridir. Bu yönüyle bölgede halkın haklarını
gözetmekle yükümlüdür ve Cuma namazı da bu haklar arasındadır.
Zeyn İbnü'l-Müneyyir bu rivayetle ilgili olarak şu
değerlendirmelerde bulunmuştur: "Bu rivayet herhangi bir bölgede yöre
halkının idaresini yürütebilecek bir kimsenin bulunması şartıyla Cuma
namazının devlet başkanının izni olmaksızın kılınabileceğini göstermektedir.
Yine bu rivayetten Cuma namazlarını köylerde kılmanın mümkün olduğu sonucu da
çıkmaktadır. Dolayısıyla Cuma namazının sadece şehirlerde kılınabileceğini
söyleyen Hanefîler'in görüşlerine muhalif bir sonuç ortaya çıkmaktadır.
Bu rivayetten çıkarılan diğer dersler Kitâbü'l-Ahkâm'ın 1.
Konusunda ele alınacaktır. İnşaallah !!!