SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-CUM’A

<< 487 >>

باب: الجمعة في القرى والمدن.

11. Köylerde Ve Şehirlerde Cuma Namazı Kılmak

 

حدثنا محمد بن المثنى قال: حدثنا أبو عامر العقدي قال: حدثنا إبراهيم بن طهمان، عن أبي جمرة الضبعي، عن ابن عباس أنه قال: إن أول جمعة جمعت، بعد جمعة في مسجد رسول الله صلى الله عليه وسلم، في مسجد عبد القيس، بجواثى من البحرين.

 

[-892-] İbn Abbâs (Radiyallahu anh)'dan nakledilmiştir: "Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in mescidinden sonra Cum'a namazı ilk olarak Bahreyn'in Cuvâsâ köyündeki Abdü'l-kays mescidinde kılınmıştır.

 

Tekrar: 4371.

 

 

حدثنا بشر بن محمد قال: أخبرنا عبد الله قال: أخبرنا يونس، عن الزهري قال: أخبرنا سالم بن عبد الله، عن ابن عمر رضي الله عنهما: أن رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: (كلكم راع).وزاد الليث: قال يونس: كتب زريق بن حكيم إلى ابن شهاب، وأنا معه يومئذ بوادي القرى: هل ترى أن أجمع؟ وزريق عامل على الأرض يعملها، وفيها جماعة من السودان وغيرهم، وزريق يومئذ على أيلة، فكتب ابن شهاب، وأنا أسمع، بأمره أن يجمع، يخبره: أن سالما حدثه: أن عبد الله بن عمر يقول: سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: (كلكم راع، وكلكم مسؤول عن رعيته، الإمام راع ومسؤول عن رعيته، والرجل راع في أهله وهو مسؤول عن رعيته، والمرأة راعية في بيت زوجها ومسؤولة عن رعيتها، والخادم راع في مال سيده ومسؤول عن رعيته). قال: وحسبت أن قد قال: (والرجل راع في مال أبيه ومسؤول عن رعيته، وكلكم راع ومسؤول عن رعيته).

 

[-893-] İbn Ömer (r.a.)'den nakledilmiştir: "Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hepiniz çobansınız, buyurdu."

 

Leys İbn Sa'd şöyle bir ek bilgi vermiştir: "Yûnus İbn Yezîd şöyle dedi: Rüzeyk İbnü'I-Hukeym İbn Şihâb'a - ki o sırada ben de onunla birlikte idim - bir mektup yazarak, Cum'a namazını işi dolayısıyla bulunduğu Vadi'l kura'da kıldırmasının caiz olup olmadığını sormuştu. Rüzeyk orada arazilerin ekip biçilmesi için görevlendirilmişti ve maiyetindekilerle birlikte çalışıyordu. Rüzeyk o günlerde Eyle'de (Kızıl Denizin kuzeyinde bir köy) görevli bir memurdu. İbn Şihâb cevabî mektubu yazarken ben yine oradaydım ve yazdıklarını duydum. Mektupta İbn Şihâb, Rüzeyk'e Cum'a namazını kıldırmasını emrediyordu. Hatta delil olarak şu rivayeti zikretmişti: "Salim bana Abdullah İbn Ömer'in şöyle dediğini haber verdi: Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu işittim: Hepiniz yükümlülükleri olan birer çobansınız. Her biriniz himayeniz altında bulunan ve bakmakla yükümlü olduğunuz kişilerden ve işlerden sorumlusunuz; Devlet başkanı yönetici bir çobandır ve tebasmdan sorumludur, erkekler birer çobandır ve eşlerinden sorumlu­dur, kadınlar birer çobandır ve ailesindekilerden sorumludur, hizmetçiler efendilerinin mallarını korumakla yükümlü birer çobandır ve korumakla yükümlü oldukları mallardan sorumludur."

 

Hadisin ravilerinden Salim İbn Abdullah şöyle demiştir: "Sanırım Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şunları da söyledi: "Kişi babasının malını koruyup gözetmekle yükümlüdür ve bunlardan sorumludur. Hepiniz yükümlülükleri olan birer ço­bansınız ve bakmakla yükümlü olduğunuz kişilerden ve işlerden sorumlusunuz.

 

Tekrar: 2409, 2554, 2558, 2751, 5188, 5200 ve 7138

 

 

AÇIKLAMA:     İmam Buhârî'nin kullandığı bu başlık Cuma namazının köylerde değil sa­dece şehirlerde kılınabileceğini söyleyen Hanefîler'in görüşlerine katılmadığını göstermektedir. Bir rivayete göre Hz. Ömer Bahreynliler'e bir mektup yazarak nerede olurlarsa olsunlar Cuma namazını kılmalarını emretmiştir. Bu rivayette herhangi bir ayrım söz konusu olmadığına göre Cuma namazı hem şehirlerde hem de köylerde kılınabilecektir. Zira Hz. Ömer'in sözü her iki yerleşim yerini de kapsamına almaktadır.

 

Beyhakî'nin Velîd İbn Müslim'den naklettiği bir rivayete göre Velîd, Leys İbn Sa'd'a bu konuyu sormuş ve ondan şu cevabı almıştır: "Cemaat oluşturacak kadar insanın bulunduğu her yerde ister köy olsun İster şehir Cuma namazı kılı­nır; bu şekilde cemaat oluşturabilen kişilere Cuma namazını kılmaları emredilir. Haddizatında Hz. Ömer ve Hz. Osman dönemlerinde Mısır'da ve Mısır'ın güne­yindeki köylerde yaşayan halk Cuma namazını kılardı. Zira bu iki halifenin Cu­ma namazının kılınmasıyla ilgili emirleri vardı ve Mısır'da yaşayan bir çok sahâbî onların emirlerine karşı çıkmamışlardı."

 

Abdürrezzâk'ın sahih bir senedle zikrettiği bir rivayete göre, Abdullah İbn Ömer Mekke ile Medine arasındaki kaynak suları bulunan bölgelere konan köy­lülerin Cuma namazını kıldıklarını görmüş ve bu durumu yadırgayıp da onların Cuma namazı kılmalarına karşı çıkan hiç kimsenin bulunmadığını belirtmiştir.

 

Bu konu hakkında görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Bir kural olarak şunu bilmeliyiz ki, ashâb-ı kiram arasında herhangi bir görüş ayrılığının bulunması durumunda merfû rivayetleri esas almak gerekmektedir. Cuvâsâ köyü sakin­leri ile ilgili rivayetten ilk bakışta anlaşılan açık anlam şudur: Abdülkays mescidi cemaati Resûlullah'tan izin aldıktan sonra Cuma namazını kılmaya başlamışlar ve O'nun emrine göre hareket etmişlerdir. Zira;  a. Ashâb-ı kiram Resûlullah hayatta iken ibadetler başta olmak üzere şer'i konularda asla kendi başlarına hareket etmezlerdi. Çünkü Resûl-i Ekrem'in ha­yatta olduğu dönem vahyin inmeye devam ettiği dönemdir,  b. Şayet köylerde Cuma namazı kılmak caiz olmasaydı bu konuyla ilgili olarak âyet-i kerîme nazil olur ve köylerde namaz kılanlar engellenirdi. Konuyla ilgili bu değerlendirme Câbir İbn Abdullah ile Ebû Saîd el-Hudrî'nin azil (cinsel ilişkide dışarıya boşal­mak) uygulaması hakkındaki değerlendirmelerine benzemektedir. Onların azille İlgili açıklamaları şöyledir: Azil caizdir, zira Kur'an'ın nazil olduğu dönemde ashâb-ı kiram azil yapmıştır ve bununla ilgili herhangi bir yasak hükmü gelme­miştir.

 

(Rüzeyk'in o dönemde Eyle'de görevli bir memur olması) Rüzeyk Ömer İbn Abdülaziz tarafından görevlendirilmiş ve Eyle'ye memur olarak tayin edilmişti, Anlaşıldığı kadarıyla Rüzeyk'in hakkında soru yönelttiği Vadi'l-kurâ adlı yer Eyle'ye bağlı bir köydür. Zaten Rüzeyk Eyle'de Cuma namazı kıldırıp kıldırama-yacağını sormamıştır. Zira Eyle o zamanlar surlarla çevrili büyük bir şehirdir. Ancak şu anda Eyle şehri harabelerden ibarettir ve Mısır'dan gelen hacıların mola yeridir. İbn Şihâb'ın Rüzeyk'e Cuma namazını kıldırmasını emrettikten sonra zikrettiği hadisin konuyla ilgisini şu şekilde açıklayabiliriz: Herhangi bir yere yönetici (emir) olarak atanan bir kimse şer'i hükümlerin uygulanmasıyla yükümlüdür ve Cuma namazı da bu hükümler kapsamındadır. Rüzeyk de ara­zilerin ıslahı ve ekilip biçilmesi için çalıştığı Vâdi'l-kurâ'da yöre halkının emîridir. Bu yönüyle bölgede halkın haklarını gözetmekle yükümlüdür ve Cuma namazı da bu haklar arasındadır.

 

Zeyn İbnü'l-Müneyyir bu rivayetle ilgili olarak şu değerlendirmelerde bu­lunmuştur: "Bu rivayet herhangi bir bölgede yöre halkının idaresini yürütebile­cek bir kimsenin bulunması şartıyla Cuma namazının devlet başkanının izni ol­maksızın kılınabileceğini göstermektedir. Yine bu rivayetten Cuma namazlarını köylerde kılmanın mümkün olduğu sonucu da çıkmaktadır. Dolayısıyla Cuma namazının sadece şehirlerde kılınabileceğini söyleyen Hanefîler'in görüşlerine muhalif bir sonuç ortaya çıkmaktadır.

 

Bu rivayetten çıkarılan diğer dersler Kitâbü'l-Ahkâm'ın 1. Konusunda ele alı­nacaktır. İnşaallah !!!